Aplikasyon

Aplikasyon, yer tespitidir. Emlak terimi olarak ise kadastro paftalarındaki parsel köşe noktalarının yeniden zeminde belirtilmesi ve bununla birlikte parselin zemindeki sınırlarının gösterilmesidir. Kısaca, parselin yerini gösteren krokidir.

Aplikasyon krokisi, parselin tapu bilgileri ile ebatı ve konumunu sabitleyen koordinatları belirtir. Parsel mailikinin talebi ile Kadastro Müdürlüğünden temin edilir. İlgili memurun araziye götürülmesi ve aplikasyon işlemini gerçekleştirmesi gerekir.

Eskiden …..

Zemin hakkındaki gerekli etütlerin yapılması ve bilgi edinilmesinden sonra yapının projesi hazırlanır. Hazırlanan projenin uygulanabilmesi için inşaat sahasının kenarlarının arsa üzerinde belirtilmesi gereklidir. Bu işleme, yani planın zemine tatbik edilmesine aplikasyon denir. Aplikasyon işlemi için poligon(Köşe Noktası) denilen sabit ve belirli noktalardan faydalanılır.

Poligon noktaları o yerin kadastro planında belirlenmiştir. Eğer röper noktası bulunmuyorsa çeşitli kontrollü bina, çeşme, yol ve benzeri yerlere göre, varsa varsa röper noktasına göre inşaat sahasının bir kenarı belirlenir. Bu kenara göre diğer köşe ve noktalar bulunur. Bu noktalar kazıklar çakılarak belirlenir. Sonra nivo gibi yatay tablalı taksimatlı ölçme aletleri kullanılarak, sahanın açılı kenarlarının doğrultuları bulunur.

Dik açılı kenarların tespitinde aynalı gönyeler kullanılır. Noktaların belirlenmesi çivili kazıklarla yapılır. Tesviye esnasında bu noktaların kaybolması ihtimaline karşı emniyet kazıkları çakılır. Düz arsalarda kolay olan ölçme işlemi, meyilli arsalarda kısa aralıklarla yatay olarak yapılır. Bu iş için latalar, kabarcıklı düzeçler ve şakül kullanılırdı

Şimdi ise Projeler üzerinden GPS yada Totalstation ile aplikasyon yapılabilmektedir.

Ankara Kanalizasyon Projesi Yapan Firmalar

Atıksu Arıtma:

Suların çeşitli kullanımlar sonucunda atıksu haline dönüşerek yitirdikleri fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özelliklerinin bir kısmını veya tamamını tekrar kazandırabilmek ve/veya boşaldıkları alıcı ortamın doğal fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik ve ekolojik özelliklerini değiştirmeyecek hale getirebilmek için uygulanan fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtma işlemlerinin birini veya birkaçına atıksu arıtma denir.

Evsel, Endüstriyel ve tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sulara atıksu denir. Suların çeşitli kullanımlar sonucunda atıksu haline dönüşerek kaybettikleri fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özelliklerinin bir kısmını veya tamamını tekrar kazandırabilmek ve/veya boşaldıkları alıcı ortamın doğal fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik ve ekolojik özelliklerini değiştirmeyecek hale getirebilmek için uygulanan fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtma işlemlerinin birini veya birkaçına atıksu arıtma denir.
Atıksuyun niteliğine göre kullanılacak arıtma prosesleri de farklılık göstermektedir. Atıksu içerisinde bulunan çözünmüş organik maddelerin bakteriyolojik faaliyetler sonucu giderilmesi için biyolojik arıtma tesisi, atıksu içerisinde çözünmüş veya askıda bulunan ve gravitasyonla (yerçekimi etkisi ile) çökelmeyen maddelerin çökeltilerek sudan uzaklaştırılması için kimyasal arıtma tesisi, suyun içerisinde bulunan ve kendiliğinden çökebilen katı maddelerin atıksudan uzaklaştırılması için fiziksel arıtma tesisi tercih edilmelidir. Bu prosesler ayrı ayrı kullanılabileceği gibi birbiri ardına gelecek şekilde de kurulabilir.

Fiziksel Arıtma Prosesleri:
Fiziksel arıtma atıksu içerisinde bulunan yüzer maddeler ile kendiliğinden çökebilen katı maddelerin giderilmesi amacıyla yapılır. Bu amaçla kullanılan ekipmanlar; ızgara ve elekler, kum ve yağ tutuculardır. Genel olarak biyolojik veya kimyasal arıtma tesisilerinin başında da fiziksel arıtma tesisleri kullanılır. Bu şekilde atıksu içerisinde bulunan kirleticilerin bir kısmının giderilmesi mümkün olacaktır. Kimyasal veya biyolojik arıtma tesislerin başında kurulan fiziksel arıtma tesisleri, hem ana arıtma sistemine gelecek kirlilik yükünü azaltacak, ana arıtma içerisindeki boru, vana vb. ekipmanların zarar görmesini engelleyecek aynı zamanda ana arıtma tesisinin işletme maliyetini düşürecektir.

Biyolojik Arıtma Prosesleri:

Biyolojik arıtma prosesleri aerobik ve anaerobik arıtma olarak sınıflandırılabilir. Aerobik arıtma havanın bulunduğu ortamlarda gerçekleştirilen arıtma prosesleridir. Aerobik arıtma uygulamaları; Aktif Çamur, Biyofilm, Stabilizasyon Havuzları, Havalandırmalı Lagünlerdir. Anaerobik arıtma ise havasız ortamlarda gerçekleştirilen arıtma prosesleridir. Uygulamaları ise Sürekli Karışımlı Reaktörler, Anaerobik Filtreler ve Akışkan Yataklı sistemleridir. En yaygın aerobik biyolojik arıtma uygulaması, aktif çamur prosesidir. Aktif Çamur prosesleri; Ön Çöktürme Havuzları, Havalandırma Havuzları, Son Çöktürme Havuzları ve Dezenfeksiyon ünitesinden oluşur. Dezenfeksiyon işlemi ise; atıksu arıtma tesisi çıkış suyunun alıcı ortama verilmeden önce içerisindeki bakteri ve virüslerin bertaraf edilmesi işlemidir.

Biyolojik Arıtma

Hızlı nüfus artışı ve sanayileşme sonucunda oluşan atık sular tabiatın özümleyebileceği miktarı aşmış ve alıcı ortamları kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Doğadaki ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkileyebilecek ve diğer faydalı kullanımlarını engelleyecek bu durumun önüne geçebilmek için atıksuları uzaklaştırmadan önce arıtma zorunluluğu doğmuştur. Atıksuların nitelikleri kaynaklarına bağlı olarak önemli farklılıklar gösterir ve bu farklılıklara göre arıtma yöntemleri de değişir. Atıksuların genellikle %99’undan daha yüksek bir kısmı su ve yalnız geri kalan kısmı kirletici maddelerden oluşmaktadır. Kirleticiler suyun içinde çözünmüş halde bulunabilecekleri gibi, katı madde olarak askıda da bulunabilirler. Bu maddelerin özelliklerine göre uzaklaştırılmaları için kullanılabilecek arıtma yöntemi de değişir. Örnek olarak organik kirleticilerin uzaklaştırılması için en etkin yöntemin “biyolojik arıtma” olduğu söylenebilir. Biyolojik arıtma atıksuyun içinde bulunan askıda veya çözünmüş organik maddelerin bakterilerce parçalanması ve çökebilen biyolojik floklarla sıvının içinde kalan veya gaz olarak atmosfere kaçan sabit inorganik bileşiklere dönüşmesidir. Biyolojik arıtmanın esası organik kirleticilerin doğada yok edilmeleri için yer alan biyoflokülasyon ve mineralizasyon proseslerinin kontrolü ile çevrede ve optimum şartlarda tekrarlanmasıdır. Böylece doğadaki reaksiyonların hızlandırılarak daha kısa bir sürede, emniyetli ortamda gerçekleştirilmeleri
sağlanmaktadır. Biyolojik arıtma sistemleri değişik şekillerde sınıflandırılabilirler. Ortamda oksijen varlığına göre havalı (aerobik) ve havasız (anaerobik) olarak sınıflandırılan bu sistemler kullanılan mikroorganizmaların sistemdeki durumuna göre askıda ve sabit film (biyofilm) prosesleri olarak da sınıflandırılabilirler.

Biyolojik Arıtmanın Amacı

Biyolojik arıtmanın amacı, atıksudaki çökelmeyen kolloidal katıları pıhtılaştırarak gidermek ve organik maddeleri kararlı hale getirmektir. Evsel atıksu arıtımında organik madde içeriğinin yanı sıra azot ve fosfor gibi besi maddeleri de biyolojik arıtımda giderilir. Çoğu kez durumda toksik olabilecek eser (iz) miktardaki organik maddeleri gidermek de önemlidir. Tarım alanlarından geri dönen sularda önemli olan azot ve fosforun arıtılması kritik önem taşır. Endüstriyel atıksular için, organik ve inorganik bileşiklerin arıtımı önemlidir. Bu bileşiklerden çoğu mikroorganizmalar üzerinde toksik etki yaptıkları için genellikle özel zaman ön arıtma gerekebilir.

Biyolojik Arıtmada Mikroorganizmaların Rolü

BOI’nin giderimi, çökmeyen kolloidal katıların pıhtılaştırılması ve organik maddelerin kararlı hale gelmesi, başta bakteriler olmak üzere çeşitli mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilir.
Mikroorganizmalar, kolloidal ve çözünmüş karbonlu organik maddeleri çeşitli gazlara ve yeni hücrelere dönüştürerek kullanırlar. Hücre dokusunun özgül ağırlığı sudan daha fazla olduğundan arıtılmış sudan çökerek ayrılır.

Sistemdeki bakteriyel performans; artan kapasite, değişen hava sıcaklıkları, ipliksi gibi istenmeyen türlerin üremesi, ekipman arızaları, değişen pH, tuzluluk, yüksek yağ, bakteriler üzerinde toksik etki yaratabilecek klorlu bileşikler veya petrokimyasal ağır organiklerin biyolojik arıtım tesisine girişinin kontrol edilememesi gibiher türlü işletme problemi tarafından çok hızlı bir şekilde etkilenir.

Gelişen biyo-teknoloji, artık bu sektörü rahatlatıyor. Bundan böyle tesislerinizi atıksu arıtma tesisleri biyolojik arıtmalarında kullanılmaküzere, her sektörün riskli girdi ve genel işletme sorunlarına karşı özel direnç ve türde bakteri ve katkı maddeleri ile harmanlanaraküretilen hazır bakteri kültürleri ile işletilebilir, üreteceğiniz çok daha yüksek kalitedeki bu biyo-kütle sayesinde tesislerinizin verimini kalite ve süreklilik açısından garanti altına alabilirsiniz.

Kimyasal Arıtma Prosesleri:

Suda çözünmüş halde ve askıda bulunan katı maddelerin çökelmesini ve bu şekilde sudan uzaklaştırılmasını sağlayan kimyasal arıtma tesisilerinde, uygun PH aralığında atıksuya kimyasal maddeler ilave edilmektedir. Kimyasal arıtmaproseslerinde çökeltme işlemini sağlayan bu kimyasal maddeler koagülant madde adıyla anılır. Kimyasal arıtma prosesinin üniteleri, atıksuyun uygun PH aralığına getirildiği nötralizasyon bölümü , atıksuya çökeltimi sağlayacak kimyasal maddelerin ilave edildiği koagülasyon bölümü ve koagülant ilave edilmiş atıksuyun uygun hızda karıştırılması ile flokların oluşmasını ve çökeltimi sağlayan flokülasyon bölümüdür.

ARITMA ÇAMURLARI NE ŞEKİLDE BERTARAF EDİLMELİDİR?

Arıtma tesislerinde oluşan arıtma çamurlarının nihai bertarafından önce arıtılması gereklidir. Atıksu arıtma tesislerinde oluşan çamurun arıtılması ve depolanması için seçilecek yöntem, atıksu karakterizasyonuna, arıtmada kullanılan kimyasal maddelere, ilgili mevzuata bağlıdır. Arıtma çamurunun bertarafı işlemi de ayrı bir gider kalemi olacağından, atıksu arıtma tesisi kururlurken bu husus gözönüne alınmalı ve projelendirme bu hususa göre yapılmalıdır. Özellikle arıtma çamuru tehlikeli atık özelliği gösteren tesislerde bu çamurlar, diğer atıklarla karıştırılmadan toplanarak bertaraf edilmelidir.

ÇAMUR BERTARAF YÖNTEMLERİ;

Çamur bertaraf yöntemleri şu şekilde sıralanabilir;

1- Stabilizasyon
2- Şartlandırma
3- Yoğunlaştırma
4- Susuzlaştırma
5- Kurutma
6- Nihai Bertaraf

Stabilizasyon: Çamurun stabilizasyonu özellikle çamurun hacminin azaltılmasında etkilidir. Stabilizasyon işleminde esas amaç, çamurun içerisindeki organik maddelerin, fiziksel, biyolojik veya kimyasal metotlarla giderilmesini sağlamaktır. Aerobik veya anaerobik çürütme gibi stabilizasyon yöntemleri çamur hacmini önemli ölçüde azaltmaktadır.

Şartlandırma: Şartlandırma işlemi ile çamurun suyunun alınmasını kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Isıl işlem ve kimyasal şartlandırma en yaygın şartlandırma yöntemleridir. Kimyasal şartlandırmada kullanılack kimyasal maddeler ve bunların dozajları laboratuvar çalışmaları ile deneysel olarak hesaplanmalıdır.

Yoğunlaştırma: Arıtma tesisinde oluşan çamurun hacmini azaltmak, çamurun konsantre hale gelmesini ve bu şekilde daha az çamurun bertarafı için daha küçük ve ekonomik çürütücü tankı elde etmek için kullanılır. En yaygın kullanım şekli ağırlıklı çökeltmedir. Kimyasal koagülant maddelerin ilavesi ile ağırlıklı çökeltme işlemi hızlandırılabilir.

Susuzlaştırma: Arıtma tesislerinden çıkan çamurun daha kolay bir şekilde tesisten uzaklaştırılabilmesi için su içeriğinin azaltılarak katı hale gelmesi gereklidir. Bu amaçla en yaygın kullanılan ekipmanlar filte preslerdir. Kesikli çalışmalarına rağmen filtre preslerde arıtma çamurlarının daha fazla katı madde içeriğine sahip olması sağlanabilmektedir.

Ankara Haymana Enerji Nakil Hattı Kamulaştırma Dosyası Hazırlama İşi

Ankara Haymana’da 1 alanda Enerji Nakil Hattının yapımı için acele kamulaştırma kararı alındı.

Ankara İli Sınırları İçerisinde Tesis Edilecek Olan Enerji Nakil Hattının Yapımı Amacıyla Bazı Taşınmazların Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar için

Firmamız tarafında tüm kamulaştırma işlemleri yapılmaktadır.

Kalecik Maliye Hazinesi Tescil Dosyası Hazırlama İşi

Kalecik Maliye Hazinesi Tescil Dosyası Hazırlama İşi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğüne Maliye Hazinesi yani devlete ait  Tescil harici alanlar ile ilgili olarak dosya hazırlanması gerekiyor. Milli Emlak Genel Müdürlüğü tescil harici yerlerin tescilinin yapılabilmesi için öncelikle Harita Mühendisi tarafından onaylı dosya hazırlanmasını istiyor.

Milli Emlak Genel Müdürlüğü dosyasında olması gerekenler

  1. *1/25000 Ölçekli tescil edilecek alanı gösterir kroki
  2. *1/5000 ölçekli civar parselleri gösterir harita
  3. *1/1000 Ölçekli Röleve Krokisi
  4. Koordinat ve Derece sistemlerini gösterir kroki
    1. ITRF96  3 Derece
    2. ITRF96 6 Derece
    3. ED50 3 Derece
    4. ED50 6 Derece gösterir koordinatlı kroki
  5. Tescil Beyannamesi
  6. Alanı Gösterir KML dosyası
  7. CD
  8. 6 Takım Dosya(Dosyaların 3 tanesinde cd olacak

Şekilde dosya düzenlenir ve dilekçe ile ilgili Milli Emlak Müdürlüğüne iletilir.

 

Tescil Süreci Yaklaşık olarak 6-12 Ay arasında sürmektedir. Kalecikte Tescil Dosyası hazırlanarak ilgilisi aracılığıyla Milli Emlak Müdürlüğüne verilmiştir.

Maliye Hazinesi Tescil Dosyasında Olması Gerekenler

Tescil Dışı Alanlar Nasıl Tescil Edilir

Tescil harici yerlerin maliye ( hazine ) adına tescil edilebilmesi için dosya hazırlanması gerekir. Dosya içerisinde olması gerekenler aşagıda belirtilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğüne Maliye Hazinesi yani devlete ait  Tescil harici alanlar ile ilgili olarak dosya hazırlanması gerekiyor. Milli Emlak Genel Müdürlüğü tescil harici yerlerin tescilinin yapılabilmesi için öncelikle Harita Mühendisi tarafından onaylı dosya hazırlanmasını istiyor.

Milli Emlak Genel Müdürlüğü dosyasında olması gerekenler

  1. *1/25000 Ölçekli tescil edilecek alanı gösterir kroki
  2. *1/5000 ölçekli civar parselleri gösterir harita
  3. *1/1000 Ölçekli Röleve Krokisi
  4. Koordinat ve Derece sistemlerini gösterir kroki
    1. ITRF96  3 Derece
    2. ITRF96 6 Derece
    3. ED50 3 Derece
    4. ED50 6 Derece gösterir koordinatlı kroki
  5. Tescil Beyannamesi
  6. Alanı Gösterir KML dosyası
  7. CD
  8. 6 Takım Dosya(Dosyaların 3 tanesinde cd olacak

Şekilde dosya düzenlenir ve dilekçe ile ilgili Milli Emlak Müdürlüğüne iletilir.

Tescil Süreci Yaklaşık olarak 6-12 Ay arasında sürmektedir.

Tescil Harici Alanın Hazine Adına Tescili Fiyatı

Firmamız tarafından dosya hazırlama ücreti 1250 TL +kdv Olarak yapılmaktadır. Fiyatlarımız alanın büyüklüğüne göre değişkenlik gösterebilmektedir.

Tescil Dışı Arazilerin SATIŞI

Tescil Dışı arazilerin satışı tescil işlemi tamamlandıktan sonra bu aşamada başlamaktadır. Tescil İşlemi Tamamlandıktan sonra satış ihalesine çıkarılması için başvuru yapılır. Bu başvuruya istinaden ortalama 6-12 ay için satışa çıkarılır.

Tescil Dışı Arazilerin Satışı Nasıl Yapılır

Tescil Dışı araziler ihale usulu ile satışa çıkarılır. Satışa ihale bedeli olan ücreti yatıran herkes girebilir.  Açık arttırma usulu ihale yapılır. İhaleyi en çok fiyat veren kazanır.

 

 

Fotogrametrik Harita Üretiminde İşlem Adımları

Çalışma Alanına Ait Verilerin Toplanması ve Analiz Edilmesi: Fotogrametrik yöntemlerle haritası yapılacak bölgenin sınırları belirlenerek arazi yapısı Google Earth yazılımı ile 3 boyutlu olarak incelenir ve arazi yapısına göre nasıl bir uçuş planı yapılacağı hakkında kararlar verilir.

Uçuş Planının Yapılması: Arazinin yapısı belirlendikten sonra en kalliteli sonucu elde etmek için arazi yapısına uygun bir uçuş planı yapılması gerekir. Uçağın kalkacağı ve ineceği yerler, uçağın uçuş yönü, görüntülerin boyuna ve enine bindirme oranları, uçuş yüksekliği gibi unsurlar uçuş planlaması sırasında yapılmaktadır. Bu işlem büroda yapılabileceği gibi arazide de yapılabilmektedir.

Uçuşun Gerçekleştirilmesi: Uçuşu gerçekleştirmek üzere çalışma bölgesine insansız hava aracı ile birlikte bir adet GPS alıcısı ve uçuşun kontrolünü sağlayacak bilgisayarla gidilir. Büroda yapılan planlama doğrultusunda uçuş gerçekleştirilir. Görüntüler alındıktan sonra diğer çalışmaları yapmak üzere tekrar büroya dönülür.

Verilerin Değerlendirilmesi: Toplanan görüntüler büroda “eMotion” yazılımı ile dengelenir ve işlemeye uygun hale getirilir. Bu aşamada toplanan verilerin doğruluğuda kontrol edilebilir. Dengelenmiş görüntüler daha sonra harita çizim yöntemine göre birleştirilerek nokta bulutu, ortofoto, stereo model ve 3 boyutlu görüntü elde edilir.

Fotogrametrik Çizim: Elde edilen veriler doğrultusunda harita çizimine geçilir. Bu aşamada çizim yöntemine göre ortofoto, stereo model ve 3 boyutlu görüntü kullanılabilir. Sonuç olarak vektör veya raster haritalar elde edilir.

Revizyon İmar Planı Nedir

İmar uygulaması yapılacak yerin yapı adalarını,yoğunluk ve düzenini,yolları uyulamaya tabi tutulacak diğer ayrıntıları gösteren plana imar planı deniyor. Peki, imar planı revizyonu nedir?

İmar planı revizyonu nedir?

İmar uygulaması yapılan yerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulamaya esas olacak diğer bilgileri ayrıntılarıyla gösteren üzerine kadastral durumu da işlenmiş plana imar planı deniyor.

İmar planı revizyonu; yapılan nazım ve uygulama imar planlarının uygulamalarında problem olması halinde veya söz konusu planların ihtiyaca cevap vermemesi durumunda planın tümünün veya büyük bir kısmının plan yapım tekniklerine uyularak yenilenmesi ile ortaya çıkan plana deniyor.

Plan yapımına dair esaslar..

Çevre düzeni planı sınırları, yönetsel, mekansal ve işlevsel bütünlük arz eden bir veya birden fazla il sınırları bütününü veya bir kısmını kapsayacak şekilde belirleniyor.

Planlar, ilgili kurum ve kuruluşlarla ve plan kapsamındaki ilgili idarelerle işbirliği sağlanarak Bakanlıkça yapılır veya yaptırılıyor. Bakanlık, plan yapım işini Bakanlıkça belirlenen planlama sınırı içerisinde kalan ilgili idarelere devredebiliyor.

Kentsel gelişme alanı ihtiyacının büyük şehir belediye sınırları ve mücavir alan sınırları dışında karşılanma gereği halinde, kent bütününü, kentsel gelişme alanını ve bu alanlarla bütünlük gösteren alanları kapsayan çevre düzeni planları, Bakanlığın koordinasyonu altında, ilgili büyük şehir belediyesi ve valilikçe ortaklaşa yapılıyor.

Çevre düzeni planları Bakanlıkça onaylanarak yürürlüğe giriyor.

Onaylı planlar, plan kapsamında bulunan ilgili idarelere ve ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilir. Planlar, ilgili idarelerce bir ay süre ile ilan ediliyor.

Askı süresi içerisinde plan kararlarına gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları itiraz edebiliyorlar. İtirazlar, itiraza konu alanla ilgili belediye veya valiliğe yapılıyor. İdarenin görüşü ile valilikçe Bakanlığa gönderilen itirazlar Bakanlıkça, Yönetmelik hükümleri kapsamında değerlendiriliyor ve sonuçlandırılıyor.

Çevre düzeni planlarında yapılacak revizyon, ilave ve değişiklikler de aynı usullere tabi tutuluyor.

Çevre düzeni planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak Bakanlığın ve idarelerin görevidir. Bakanlık planların tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar halinde çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

Revizyon imar planı nasıl hazırlanır..

Revizyon imar planı, bir yerleşmenin bütünündeki 1/5000 ve 1/25000 Ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama imar planlarının bir kesimi veya tümü değiştirilerek hazırlanıyor.

Regresyon Analizi Nedir

İstatistik biliminin en önemli konularından birisini regresyon analizi oluşturmaktadır. Regresyon analizi, araştırma, matematik, finans, ekonomi, mühendislik, tıp gibi bilim alanlarında yoğun olarak kullanılmaktadır.

Regresyon analizi yapılırken, gözlem değerlerinin ve etkilenen olaylarının bir matematiksel gösterimle yani bir fonksiyon yardımıyla gösterilmesi gerekmektedir. Kurulan bu modele regresyonmodeli denilmektedir.

Regresyon analizi incelenirken, ilişkiye konu olan olaylara değişkenler adı verilir. Bu değişkenlerin yer alacağı matematiksel model incelenir. Değişken, belli bir zaman aralığında göz önüne alınıp, o zaman aralığında bir kütleyi oluşturan belli birimdeki olayları içeren örneklerdir. Sayılabilir ve ölçülebilir nitelik de olmalıdır.

Regresyon analizi, değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkisini bulmamıza imkân veren bir analiz yöntemidir. Örneğin “yemek yeme” ile “kilo alma” arasındaki ilişki regresyon analizi ile ölçülebilir. Korelâsyon analizinde ise iki değişken arasındaki ilişkinin yönü ve şiddeti hesaplanır. Fakat bu ilişki bir neden-sonuç ilişkisi olmak zorunda değildir. Örneğin, horozların sabah ötmeleriyle, güneşin doğması arasında kusursuz doğrusal pozitif korelâsyon ilişki vardır. Ancak bu ilişki güneşin doğmasını horozların sağladığını göstermez. Kısacası Değişkenler arasındaki ilişkinin Fonksiyonel biçimi regresyon analizinin, derecesi de korelasyon analizinin konularıdır. Regresyon bilinen değerlerden yararlanıp bilinmeyen durumların tahmin edilmesinde kullanılan bir tekniktir. Korelâsyon katsayısının değeri ise, yapılan kestirimin güvenirlilik derecesini gösterir.

İstatistik analizi, özellikle regresyon analizi,araştırma alanı ne olursa olsun hemen her araştırmacı tarafından kullanılan bir araçtır. Araştırmacı önce regresyon denklemine ulaşmaya çalışır, sonra da bu denklemi çeşitli yönlerden irdeler. Regresyon analizindesonuç niteliğinde olan değişkene “bağımlı değişken”, bağımlı değişkende ki değişmelerin nedenini belirlemek için ilişki kurduğumuz değişkenlere de “serbest (bağımsız) değişkenler” denir.

Bağımlı değişken ile bağımsız değişken (değişkenler) arasında fonksiyonel bir bağlantı kurulabilir. Söz gelimi k sabit bir sayı olmak üzere, x ve y değişkenleri sırasıyla bir gazın basıncı ile hacmini gösteriyorlarsa;

biçimindeki bir denklem bu değişkenler arasında ki bağlantının matematiksel modelidir. Ölçme hataları var olmamak koşuluyla, x in değeri belli olduğunda buna karşı gelen Y değerini tam olarak hesaplamak olanaklıdır. Değişkenler arasında ki bu tip ilişkilere “determinist ilişki” adı verilir

Ölçülerin duyarlıkları (ortalama hataları ve ağırlıkları) ve aralarındaki korelâsyonlar konusunda, dengelemeden önce (öncül, a priori) elde edilen bilgilere stokastik model denir.

Fonksiyonel ve stokastik (rastlantısal) modeller dengeleme hesabının temelini oluştururlar. Söz konusu modeller dengelemeden önce kurulurlar. Ölçülerle bilinmeyenler arasındaki geometrik ve fiziksel ilişkileri tam olarak yansıtmayan fonksiyonel modeller ile ölçülerin duyarlıklarını ve aralarındaki korelâsyonları gerçekçi bir biçimde kapsamayan stokastik modeller “Model Hatalarına”na neden olurlar. Model hataları dengeleme hesabında en büyük sistematik hata kaynaklarıdır (Öztürk, E. Şerbetçi, M.).

BAŞLICA YAKLAŞIM YÖNTEMLERİ


1- Polinomlarla Yaklaşım

2- Trigonometrik Fonksiyonlarla Yaklaşım
3- Üstel Fonksiyonlarla Yaklaşım

4- Rasyonel Fonksiyonlarla Yaklaşım

Koordinat Dönüşümü Nedir

Herhangi bir dik koordinat sistemine göre koordinatları belli olan noktaların başka bir koordinat sistemindeki koordinatlarının hesaplanması işlemine “Koordinat Dönüşümü” denmektedir. Jeodezik ağ noktalarının farklı koordinat sistemlerindeki koordinatlarının birbirleriyle olan ilişkilerinin ortaya konulması haritacılıkta yaygın bir uygulamadır. Bu nedenle, her iki sistemde koordinatları bilinen noktalar, sistemler arasındaki başlangıç noktaları ve eksenler arasındaki matematiksel ilişkiyi elde etmek için kullanılır. Bu problem, 2 boyutlu koordinat dönüşümü için F.R. Helmert tarafından formüle edilmiştir ve bundan dolayı Helmert Dönüşümü olarak bilinmektedir. Şekil benzerliğinin korunmakta olduğu ve bu nedenle de benzerlik dönüşümü olarak da anılan iki ve üç boyutlu koordinat dönüşümleri jeodezik ve fotogrametrik uygulamalarda yaygın olarak uygulanmaktadır.

İki farklı koordinat sistemi arasındaki matematiksel ilişki, dönüşüm parametreleri olarak isimlendirilen parametrelerle kurulur. 2B düzlemsel koordinat dönüşümünde, eksenler boyunca iki öteleme, ölçek ve sistemlerin koordinat eksenleri arasındaki dönüklük açısı olmak üzere toplam dört parametre söz konusudur. 3B dönüşümde ise eksenler boyunca üç öteleme, eksenler etrafında üç dönüklük açısı ve bir ölçek parametresi olmak üzere toplam yedi parametre vardır. Bu parametreler, iki koordinat sistemindeki ortak noktalara dayalı olarak belirlendiğinde, bir koordinat sistemindeki noktanın koordinatları diğer koordinat sisteminde kolaylıkla hesaplanabilir. Çözüm için bir sistemdeki noktaların koordinatları gözlem vektörü olarak ve dönüşüm parametreleri de bilinmeyenler vektörü olarak alınır.
BİR DÖNÜŞÜMÜN GENEL ÖZELLİKLERİ

1. Her dönüşüm esas elemanların bazı geometrik özelliklerini korur, diğerlerini korumaz. Başka bir deyişle, bazı geometrik özellikler dönüşümden sonra değişmez kalır. Bunlara geometrik değişmezler denir.

2. Geometrik değişmezlerin özelliklerine göre dönüşümler aşağıdaki biçimde gruplandırılır.

– Öklid dönüşümler (Ortogonal dönüşümler),

– Benzerlik dönüşümleri,

– Afin dönüşümler

– Projektif dönüşümler

– Topolojik dönüşümler

3. Bir dönüşümde bir veya daha çok sayıda değişmeyen nokta bulunabilir. Ya da değişmeyen hiçbir nokta olmayabilir.

4. Değişmeyen doğrular da olabilir. Bu doğruları bulmak için, bir genel doğru denklemi yazılır.

Koordinat Dönüşümlerindeki Faktörler

Herhangi bir dönüşüm probleminde hangi dönüşümün kullanılacağı problemin türüne göre farklılık gösterir. Dönüşüm seçiminde şu faktörler söz konusudur. Kuramsal gerekçeler, ortak nokta sayısı ve ayrılıkları küçültme isteği.

Kuramsal Gerekçeler

İki ayrı nokta kümesi arasında hangi geometrik değişmezler, ya da deformasyonlar söz konusu ise ona uygun bir dönüşüm seçmek gerekir. Eksen sistemleri arasındaki durumlar ile de bir karar verilebilir.

Ortak Nokta Sayısı

Ortak nokta sayısı, doğal olarak, seçilen dönüşüm için gerekli sayıda olmalıdır. Dengelememodelinde ortak nokta sayısı serbestlik derecesini arttıracağından seçilecek dönüşüm için önemli bir ölçüttür.

Ayrılıkları Küçültme İsteği

Parametre sayısı arttıkça [vv]’ler küçülmektedir. Nokta sayısı elverdiği ölçüde, parametre sayısıfazla olan, dönüşüm uygulanmış olsaydı [vv]’ler daha da küçülecekti. v’lerin küçülmesi daha iyi bir uyuşum bağıntısı kurulabileceği anlamına gelir. Böylelikle yüksek dereceden, ya da daha genel dönüşümlerle sistematik etkiler bir ölçüde giderilebilir.